3 Eylül 2007 Pazartesi

Milliyetçiliğiniz Bile Yalan

Muhammet Yılmaz

Birazdan okuyacaklarınızın büyük bir bölümünü daha önce yüz defa okudunuz ve artık iyice özümsediniz. Memleketimizde bu belirteceğim konuları açıklamaya gerek kalmadan akıl ve mantık süzgecinden geçirdikten sonra anlayabilecek kapasitede bir yığın vatandaşımız olduğu gibi ne yazık ki anlayamama yetenekleri fazla olan vatandaşlarımızda mevcut. Vatandaşın yanı sıra devleti en üst makamlardan birinde temsil eden bir şahsın, yani başbakanın anlayamama kapasitesi durumu iyice vahim kılıyor. Bunun yanı sıra aynı olayı, aradan çok kısa bir süre geçmesine rağmen, unutulduğunu varsayıp kitleye güya hatırlatma babında yazılar yazan yazılı medya mensupları da var. Bir de ahkâm kesmeleri yok mu? Efendim işte gerçekler buymuş, bunu kabul etmemek büyük bir yanlış olurmuş, hafızalarımız daha tazeymiş, belgeler daha ortadaymış vesaire. Konumuza geçelim istiyorsanız ve görelim belgelerin neler söylediğini. Akıl ve izanı açık olan anlar diyerekten başlayalım.

Bildiğiniz üzere milli görüş gömleğini çıkaran Başbakan farklı ve değişik renkte gömlekler giydi. Şimdi ise aklınca Milliyetçi oldu ve bu gömleğe sahiplenebilmek için, millet huzurunda meşruiyet kazanmış gerçek Milliyetçilere çamur atmaya çalışmakta. Hani çamur at izi kalsın hesabı akla hayale gelmeyen şeyler söylemekte. Ne diyor Başbakan. “Milliyetçilik ahkâm kesmekle olmaz, lafla peynir gemisi yürümez. Onların ki hep laf bizimki ise icraat... Kendine Milliyetçiyim diyen vatandaş hiç gitmiş mi acaba Türk devletlerine”. Bu nedir Allah aşkına. Ben söyleyeyim. Birincisi düpedüz yalancılıktır. İkincisi sahtekârlıktır. Üçüncüsü siyasi ahlâk kriterlerine aykırılıktır. Daha fazla sayılabilir ama ne de olsa makama saygımız var.

Sayın başbakan, hadi siz göremediniz veya duyamadınız diyelim. Sizin etrafınızda bir yığın insan var. Onlarda mı hiç araştırmadı. Yoksa onların işleri sadece vatandaşa silah çekip kargaşa çıkarmak veya sizi Amerikalı makamlar önünde tarif etmek ve sizi kullanmalarını söylemek mi?

Bir bakın geçmiş gazetelere. Girin internet sitelerine. Hatta MHP’nin internet sitesinde Sayın Devlet Bahçeli’nin Türk Devletlerine yaptığı gezilerin görüntüleri var. Bunun haricinde Sayın Bahçelinin Doğu Türkistan’a yaptığı geziyi tüm dünya biliyor ve hala konuşuyor. Tüm dünyanın ibretle baktığı bu gezileri siz nasıl olur da bilmezsiniz. Nasıl olur da vatandaşa yalan söylersiniz hem de gözlerinin içine baka baka. Şimdi bu konuyla ilgili yazıları okuyan ve sizin o konuşmalarınızı dinlemiş biri size nasıl güvenebilir bir daha, gözlerinin içine bakarak yalan söylediğinizi bildiği için.

Hülâsa; Sayın Devlet Bahçeli Türkmenistan, Kazakistan, Azerbaycan ve Doğu Türkistan gezilerinde Türkmen Beyi olarak ve büyük bir teveccühle karşılanmıştır. Bunu bilmemek mümkün değildir ve siz de mutlaka biliyorsunuz. Bu sizin güvenilmezliğinizi, ne kadar ucuz siyaset yaptığınızı gözler önüne seriyor. Bize karşı yalan söylediğinizi, güven vermediğinizi biliyoruz. Bilmeyenleri uyarmanın da en büyük insanlık görevi olduğunun idrakindeyiz.

1 Eylül 2007 Cumartesi

Erhan CENGIZ

ERHAN CENGİZ ve MELEK ANAMIZ

Yirmi yıl önce bugün 30 Ağustos Zafer Bayramına denk gelen ölüm yıl dönümü:

Kahpe zulmün ayyuka çıktığı bir dönemde şehremini başvekil caddesinde dokuz hainin

kahpece 30.08.1980’de 18 yaşında şehit edilen bir yiğidimiz ERHAN CENGİZ.

Bizler bu tarihlerde abisi Oğuzhan Cengiz’le Maltepe askeri cezaevinde yatarken ona bu şahadet haberini verirken o andaki ruh halimi düşünüyorum Bir Yıldız Kaydı haberi bugün bu isimle kitaplaştığından dolayı ayrı yeten Oguzhan Cengiz’e teşekkür ediyorum.

Bunları düşünürken Cengiz Akyıldız beni arayarak unutma yarın mezarlık ziyaretlerimiz var deyince Pendik’te buluşmaya karar veriyoruz. Cengiz Akyıldız ben Nizamettin Coşkun, Nazif Dalgıç üç Yusufiyeli olarak ilk şehidimiz Ruhi Kılıçkıran’ın yeğenini de alarak yola koyuluyoruz Cengiz ‘in şehitleri ziyaretlerini unutmanın ihanet olduğunu anlatırken ben bu vurdumduymazlığın sebeplerini düşünüyorum konuşmuyorum zira Cengiz’in bu konulardaki konuşma arzusunu kırmamak için. Bu konuları çok sevdiği için de ayrı yeten kendisini de çok seviyorum.

Mezarlıkta şehidimiz Erhan Cengiz ‘in yanındayız Nazif Dalgıç o kadar hüzünleniyor ki rahatsızlandığını söylüyor mezarın üzerindeki ufak otları temizliyoruz. Bir şey özellikle dikkatimi çekiyor mezarın üzerindeki bir yaprak suyla yıkıyorum kimse yede söylemiyorum müthiş bir güzellik yaprağın üzerindeki ALLAH lafzı nedenli büyük bir insanın yanında olduğumuzu hatırlatıyor bize…

Evet Darıca mezarlığında bulunan şehidimiz Erhan Cengiz’in isminin yazılı olduğu mezar taşını da bütün ülkücüler iyi incelediğinde orada ki kerameti inşallah anlayacaklardır.Mezarlıktan ayrılarak Darıca merkeze doğru hareket ediyoruz bu büyük sevdanın gerçek sahibi yüreği kor gibi yanan ananın kapısını çalıyoruz.

Yılların yıpratamadığı melek anamız bütün asaletiyle karşımızda ve bizi görünce gözyaşlarını tutamayarak bizi kucaklıyor sırayla o mübarek elini öpüyoruz.Dünü ona hatırlatmama adına her ne kadar dikkat etsek de sohbet yinede Erhan Cengiz’de başlıyor.

Bana seni Maltepe cezaevinden tanıyorum deyince yirmi yedi sene önceki bu iradeye şaşırıyorum .Erhan ‘la olan samimiyetinizi dün gibi hatırlıyorum deyince o an içimdeki ütün isyan duygularımı bastırarak konuşmamaya özen gösteriyorum.

Melek anamız öyle bir cümle kuruyor ki ‘’ben diyor o dönemi gururla yaşamış bir ana olarak hayatımın büyük bir bölümünü hastane ve hapishane arasında geçirdim.’’

Sonra sohbeti değiştirerek Yunus Meral olgum ne yapıyor deyince bende hemen telefonla Yunus Meral ‘i arayarak telefonu melek anamıza verdim. Onun’la hasbihal ettikten sonra bize oğullarım deyişindeki içtenliği asla unutmayacağım.Bende diyorum ki işte Ana dolu’nun ta kendisi siz bu dirayetli,metanetli şehit analarını düşünün düşünelim ve gereğini yapalım.Onların yeşerttiği şehitlik ulviyetini sevdamızın baş tacı yapmadığımız müddetçe unutmanın ihanet olduğunu unutmayalım…

Dağlar devriliyor yıldızları varken,
Dağlar devrilmez yıldızları kayarken…

Dualarımızı önce onlardan sonra birbirimizden eksik etmeyelim…

NİZAMETTİN COŞKUN