29 Ekim 2012 Pazartesi

Açlık Grevi Denen Tiyatro...


Malumunuz, son günlerde açlık grevi safsatası tutturulmuş gidiyor. Sözde "dikkat çekmek, duyarlılık oluşturmak" amacıyla...
Tek bir cümleyle biz de yorum katalım;


Madem amaç ve anlam bu kadar büyük; Sözde önderiniz Apo köpeği açlık grevi denen tiyatroya neden katılmıyor acaba? O da mı sağır? O da mı dilsiz? O da mı duyarsız? Sizler bile oynanan tiyatronun farkındasınız ama gerçekleri kendinize söylemeye korkuyorsunuz. Çünkü balonlarınız patladığında anında yere çakılacaksınız, koltuklarınız ve sömürgeleriniz son bulacak.

Önce kendinizi kandırın! Sonra bu milletten aman dileyin!

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı




Dün nasıl kurbanlarımızı Allah'a adadıysak bugün de geçmişte atalarımızın yaptığı gibi canımızı, kanımızı vatan uğruna adamaya inanıyoruz.
Tarihi menfaatleri ve emelleri uğruna karalayanların, satanların ve silmeye çalışanların inadına Vatanımıza, Dinimize, Cumhuriyet'imize, Atatürk'e ve bizi bizi yapan tüm değerlerimize ömrümüz yettikçe sahip çıkacağız.
Kin ve intikam duygularıyla memleketin yönetilemeyeceğini, bu milletin birlik ve beraberlik içinde tutulamayacağını hala anlamadığınız gibi, gün geçtikçe kutuplaştırıyor ve buna "adalet, siyaset" diyorsunuz!

Herkese ve her şeye rağmen bu vatan bizim. İşte bunu unutuyorsunuz.
Burdaydık, burdayız ve burada olmaya devam edeceğiz!

29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız Kut'lu olsun!

25 Ekim 2012 Perşembe

İyi Bayramlar


Bugün hepimizin yüreği şenlenip bayram sevinciyle coşacak. Türk - İslam Dünyasının Kurban Bayramı Mübarek olsun..

16 Ekim 2012 Salı

ATALARIMIZIN ÜLKÜCÜLÜĞÜ


Ülkücüler, bilinen tarihin, hiçbir döneminde, sayıca çok olmamışlardır. İnsanoğlunun zayıflığı böyle bir sonuca imkân vermemiştir. Yine de bir cemiyetteki ülkücü sayısının milletlere ve zamana göre değiştiği gerçeğini inkâr edemeyiz.

 

Bazı milletler, tarihleri boyunca ülkücü çıkaramamış ve belli bir ülküye bağlanmanın yüceliğini yaşayamamışlardır. Diğer taraftan bazı milletler de, sık sık büyük ülkücüler yetiştirmiş; yeryüzünün çehresine yenilik getirmişlerdir.

Türk milleti, örnek ülkücüler yetiştiren ve tarihinin büyük bir bölümünde ülkücülüğe bağlanan bir millettir. Milletimiz , birkaç yüz yıl öncesine kadar “Cihan hakimiyeti ülküsüne” inanmıştı. Cihan hakimiyeti ülküsünün ilk belirtilerini en eski destanlarımızda bile görmekteyiz.

Oğuzname, bu destanların en önemlisidir. Destana göre ilk cihan hakimiyeti OĞUZ KAĞAN tarafından kurulmuştur. Cihan hakimiyetini hedef alan Oğuz Kağan: İlâhi bir kaynaktan gelmiş, olağanüstü vasıflara sahip olarak doğmuştu.

Çin, Hindistan, İran, Azerbaycan, Irak, Suriye, Mısır, Rum, Rus ve Frenk ülkelerini fethetmiştir. Ancak OĞUZ KAĞAN’ın yaptıkları kendine göre şöhret ve çıkar sağlamak için değil, belki bir vazifeyi yerine getirmek, cihan hakimiyeti ülküsünü gerçekleştirmek içindir.

Nitekim yeryüzünün dörtbir tarafındaki bütün milletlere elçiler göndermiş “BEN ARTIK DÜNYANIN KAĞANIYIM” diyerek hepsini itaata çağırmıştır. Böyle davranmasının sebebi vardı: Kağan’ın çok akıllı ve keramet sahibi veziri Uluğ-Türk, cihan hakimiyetinin ulu Tanrı tarafından OĞUZ HAN’a verileceğini müjdelemiş; “Ey kağanım, Gök Tanrı, bütün dünyayı sana bağışlasın” demiştir.

Oğuz Kağan, hakimiyetini kabul etmeyen milletler üzerine seferler açtı, dünyayı fethetti. Bugün, birtakım cahillerin, aptalların ve millet düşmanlarının köpekçe saldırdıkları BOZKURT’un da Oğuz Kağan destanında yüce bir yeri olduğunu bilmelisin. Gökten inan bir Bozkurt; “Ey Oğuz, sen urum (Rum) üzerine gitmek istiyorsun; ben senin önünde yürüyeceğim” der.

Oğuz, kurdu takiple sefere çıkar; Urum ve Urus (Rus) hükümdarlarını yener, Çin, Hind, Suriye ve Mısır ülkelerine fetheder. “Ben sizlere oldum kağan/ Aldım yay ile kalkan/ Nişan olsun bize beyan/ Bozkurt olsun bize uran.”

Prof.Osman Turan, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkûresi Tarihi adındaki eserinde şöyle yazıyor: “Selçuklularla birlikte yakın şarka ve Anadolu’ya gelen Oğuzlar, destanla birlikte Bozkurt hikâyelerini de getirmişlerdir.

Nitekim XII asır Süryanı tarihçisi Mihael’e göre: (Yeryüzü Türkleri taşımağa kâfi gelmiyordu. Garba doğru ilerlerken önlerinde köpeğe benzer bir hayvan -kurt- bulunuyor ve onlar da ona yetişemiyorlardı.

Bozkurt hareket etmek istediği zaman “Göç” yani “kalkınız” diye bağırıyor, Türkler de durduğu yere kadar onu takip ediyor ve orada çadırlarını kuruyorlardı. Uzun zaman rehberlik eden kurt nihayet kaybolunca, Türkler de artık geldikleri yerlerde oturup kaldılar.)…

Çin kaynakları, Gök-Türkler’i Kunlar’ın (Hunlar), torunu gösterir. Tatarlar’ın (Cücen veya Avar) hücumuna uğrayan asil bir Hun çocuğu Bozkurt tarafından kurtarılmış Göktürkler’de onunla kurdun nesli olarak türemişlerdir. Burada tarih ve destan birbirine karışmış; Göktürkler’in bayraklarında kurt başı bulunmuştur. Esasen Türk efsane ve an’anelerinde mühim bir mevkii olan kurt hikâyeleri Hunlar’a kadar çıkar.

Bu sebepledir ki, kurt Türkler’e at gibi uğurlu ve hatta mübarek sayılmış; Kaşgarlı Mahmut ve Dede Korkut kitabının kaydettiği üzere bu telâkki İslâm devrine kadar gelmiştir.” (Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi, s.76-78).

Destanlar, milletlerin yaşayış, düşünüş ve inanışlarını gösterir; ruhlardaki ülkü ve hedeflerin işaretini verirler. Oğuzname’de ve milletimizin diğer bütün destanlarında atalarının ülkücülüğünü göreceksin.

Yalnız destanlar mı? Hayır! Tarihinin her çağında ülkücü ataların yaşamış , insanlığa yön vermişlerdir.

Galip Erdem
BOZKURT Dergisi 1974/ Mayıs/ sayı 20

Kaynak

5 Ekim 2012 Cuma

Mustafa Kemal Atatürk vs Tayyip Erdoğan

Şu aralar oldukça moda, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk ile haşmetlü Tayyip Erdoğan'ı kıyaslamak. Tabii aklı selim herkes bunun ne maksatla yapıldığını biliyor. Kıyasın bile komik olduğunu da.
"Aç tavuk kendini darı ambarında görür" misali, taraftarlık ve holiganlık yaparak kendilerince psikolojik harekat yürütüyorlar. 
Bu saçma kıyasa, hevese ve hayale bir tek görsel ile durumu özetlemek istiyoruz:


(Görsele tıklayarak detayları görebilirsiniz)

Herkes bir yana, tarih her şeyi, herkesten iyi biliyor. Çünkü bizzat şahittir tüm yaşanmışlıklara. 
Çakma emperyalizm hayalleri bu memlekete hiçbir şey katmadığı gibi, fazladan düşman kazandıracak kindar insanlar türetecektir. 
Şimdi, "oyuncaklarla oynamayı bırakıp memleketin ahvalini düzeltmek için uğraşın" demek istiyoruz, çünkü zaman sürekli aleyhimize geçiyor şu büyük oyunların sahnesinde.

1 Ekim 2012 Pazartesi

Ahmet KERSE




Ahmet Kerse, Gaziantep'in Oğuzeli ilçesine bağlı Hacar (Yeşildere) köyündendi. Gaziantep Eğitim Enstitüsü’nde okuyordu. 1980 yılı Şubat ayında, polisler tarafından Kilis’te yakalanarak gözaltına alınıp bir ay süreyle işkence yapıldı. Çıkarıldığı 12 Eylül mahkemelerinde bütün şahitlerin aleyhine ifade vermedikleri için tutuklandıkları bir yargılamadan sonra, 8 Temmuz 1981 tarihinde idam cezasına mahkum edildi. 25 yaşındayken tutuklu bulunduğu Gaziantep Cezaevi’nin infaz bahçesinde 31.01.1983 tarihinde sabaha karşı darağacında şehit edildi... Rahmetle anıyoruz, ruhun şad mekanın Cennet olsun.