Bozkurt

439 yılında Çin İmparatoru Tay-vy, yel götürmez ordusu ile Türkler’in üzerine yürüdü. Pek çok Türk’ü kılıçtan geçirdi. Çinliler’in T’u-kü-e dedikleri, kendilerine Kök Türük (Göktürk) diyen boydan sadece 500 aile, Altay Dağları’na can atıp İmparator’un kılıcından kurtuldu. Orada Ergenekon vadisine sığındı (Pien-i tien adlı Çin kroniğinin verdiği bu bilginin Fransızca’ya çevrilerek dünya ilim alemine tanıtılması: Stanislas Julien, Documents Historiques sur les Tou-kious (Turca), Journal Asiatique, Paris 1864, VI.Seri, c.III, s.348-9).

Göktürkler, çevresi dağlarla örtülü Ergenekon vadisinde 96 yıl kaldılar. Dağdaki demir madenini eriterek silahlandılar. Çoğaldılar. Göktürkler’i Ergenekon’a getiren Mete soyundan Bilge Şad’ın oğlu Uluğ-Yabgu Tavu’nun oğlu Bumin Kağan, 535 yılında Göktürkler’i Ergenekon’dan çıkardı. Kendisinin Mete’nin meşru halefi ve bütün Türkler’in büyük hakanı olduğunu bildirdi. Japon Denizi ile Kırım arasında uzanan Göktürk imparatorluğunu kurdu (o zamana kadar Türk, Türkçe konuşan boylardan birinin adı idi, Göktürkler’den başlıyarak bütün Türkçe konuşan kavimlere Türk dendi).

Türkler’e Ergenekon cenderesinden cihana açılmak üzere çıkarken dağ geçitlerini göstererek rehberlik eden, Bumin Han’ın Bozkurt’u idi. Şükran olarak kurt başı, Göktürk bayrağının alemi yapıldı.

Artık bu özetten, Bozkurt’un Türk için ne idüğü anlaşılır.

Milli Mücadele’de Türk, Anadolu’ya kapatılarak ikinci bir Ergenekon’a mahkum edilmek istendi. Bu defa Türk’ü bu cendereden Mustafa Kemal Paşa çıkardı. Atatürk’e Bozkurt dendi. Atatürk’ün emriyle posta pullarının ve banknotların üzerine ay-yıldız içinde büyük bir Bozkurt resmi kondu. Gene Atatürk, Ratip Tahir’e Bozkurt’lu Ergenekon’dan çıkış tablosunu yaptırarak Milli Eğitim Bakanlığı’nın girişine astırdı. Sonradan birtakım kansızlar, bu tabloyu indirtmişlerdir.

Gençliğin elinden milli sembollerini alırsanız Mao’nun, Lenin’in posterlerine mahkum edersiniz. Milliyetçi Hareket Partisi’nin simgesi Osmanlı’dan alınma 3 hilal’dir. Bozkurt, Adriyatik’ten Çin’e kadar bütün Türklüğün sembolüdür.
Gençler ! Bozkurt’a sahib çıkınız !

…ve dahi bu yoksul da der ki: Türk gençliği Bozkurt’a sahip çıkacak ve bütün milli değerlerini evren var oldukça yaşatacaktır !…
BOZKURT NE BİR TOTEM NEDE PUTTUR
Eski Türkler’de totemciliğin bulunduğu ve Bozkurt’un da Türkler’in totemi olduğu birtakım görüş ve çevrelerce ileri sürülmektedir. Hatta, kendilerini gerçek müslüman olarak ifade eden bazı çevreler, işi daha da ileri götürüp Bozkurt’un, Türkler’in putu/ilahı olduğunu ve kurt resmi bulunan bir yerde namaz dahi kılınamayacağını öne sürmektedirler.

Tanrı’ya şükür ben de bir müslümanım ama müslüman olmam, atalarımın ve Türk özgürlüğünün simgesi olan Bozkurt’u yok saymamı gerektirmediği gibi, atalarıma olan saygım da Bozkurt’a tapınmamı ve Bozkurt’u bir ilah ya da put düzeyinde görmemi gerektirmiyor. Ve yine Tanrı’ya şükür ki, Türkler tarihlerinin hiçbir döneminde kurda tapınmamış, kurdu bir totem ya da put olarak düşünmemişlerdir. Aslında Türkler’in eski dini olan Gök-Tanrı inancı da tek tanrıcı bir inançtır ve Türkler arasında çoktanrıcılık (Budizm vb dinlere geçenler dışında) asla görülmemiş, Türkler tarihleri boyunca tek tanrıcı inançta kalmışlardır. Bunun nasıl olduğu, aşağıda tarihi ve kültürel kanıtlarla açıklanmaktadır.
Totemcilik anaerkil düzene dayalı olmasına karşın, Eski Türkler’de ataerkillik vardır. Bir klan dini olan totemcilikte mülkiyet ortaklığı olduğu halde, Türkler’de özel mülkiyet vardı. Totem inacında aynı toteme bağlı olanlar birbirleri ile akraba sayılırken Türkler’de kan akrabalığı geçerlidir. Totemcilik daha çok asalak ekonomiye (avcılık ve devşirmecilik) dayanırken, Türk ekonomisi hayvan yetiştiriciliği üzerine kurulu idi. Totemci topluluklarda her klanın, ata olarak tanıdığı ayrı bir totemi bulunur; Türkler’de ise, bütün bir ulusun kutlu saydığı yalnızca tek bir hayvan vardır. Kurt efsanesinin toplayıcı bir vasfının bulunması, klanları birbirinden ayıran ve karşı karşıya koyan totemcilik düşüncesine aykırı düşmektedir. Klanların bireyleri totemlerinin adı ile anılırlar; Türkler’de ise her bireyin, her ailenin ayrı adı vardır. Klan, totemine taptığı halde, Türkler’de kurda tapılmaz. Totemcilikte ruhun ölmezliğine inanılmamasına karşın, evreni bile ruhlar dünyası olarak gören Eski Türkler’de dini inancın temellerinden birini ruhun ebediliği teşkil eder.

Dilbilim araştırmaları da Türkler’de totemciliğin olmadığını kanıtlamaktadır. Türkçe’de totem kavramını ifade edebilecek bir sözcük yoktur. Çünkü Türkler’de totem kavramı yoktur ve bir dilde, olmayan bir kavramın karşılığı bir sözcük bulunamaz (totem kelimesi, Türkçe’ye ingilizceden geçmiş bir kelime olup, Kızılderili dillerinden [Algonqin kızılderilileri] alınmıştır).

Sonuç olarak: Eski Türkler’de kurdun totem, put ya da ilah olması diye bir durum söz konusu değidir. Kurt, Türkler’de yalnızca özgürlük ve bağımsızlığın timsali olarak kullanılmış bir simgedir.