24 Ocak 2008 Perşembe

Ben Türk'üm

Ben, Belene’deki Türk’üm,

Dili ve dini değiştirilmek üzere bu ölüm adasına yollanan; domuzların Müslüman etiyle beslendiği, insafın zerresinin olmadığı Bulgar zulmü altında yok edilmiş binlerce TÜRK’ÜM ben!

Ben, Mora’daki Türk’üm,
Ekmeğimi, suyumu paylaştığım kapı komsum yunanın bir gece sıcacık yatağımdan sürükleyerek koyun keser gibi kesip diri diri yaktığı yirmi bin TÜRK’ÜM ben!

Ben, Arnavutluk’ taki, Yugoslavya’daki, Bulgaristan’daki, Yunanistan’daki, Balkan’lardaki Türk’üm,

Bu toprakları bal gibi tatlı yapan ve bu toprak uğruna kanı oluk oluk akanım.

Sofrası basında, tarlasında, uykusunda, bebeği karnında, kundakta, yedisinde, yetmişinde katledilen, kalanı da adi, dili, dini değiştirilmek üzere Yunan, Bulgar, Sırp mezalimi altında inleyen Türk’üm ben!

Ben, Kıbrıs Türk’üyüm,

Büyük Yunanistan projesi dâhilinde, Rum papazların önderliğinde yüz elli yıldır yok edilmeye çalışılan, isimsiz ve kefensiz toprak çukurlarda yatan, kahpe bir oyunun son perdelerinin oynandığı yavru vatan Kıbrıs’taki Türk’üm ben!

Ben, Hocali’daki, Azeri Türk’üyüm,
Ermeni’nin, çoluk çocuk, kadın kız, yaşlı demeden bir gecede katlettiği beş bin masum Türk’üm ben!

Ben, Karabağ’daki, Azeri Türk’üyüm,

Diri diri mezarlara gömülmüş, hayatta kalanı ise insanlık dışı bir yasama mahkûm edilmiş, vatani elinden alınmış, Karabağ Türk’üyüm!

Ben Uygur Türk’üyüm!

Türk’lügün doğduğu topraklarım elimden alindi, adım değiştirildi, dilim yasaklandı, törelerim yok edilmeye çalışıldı, orucum, namazım yasaklandı, sonunda imânımı almak istediler ve ben şahâdet getirerek can verdim,

Ben, bir yudum suya hasret, kursağımda kemirdiğim çarıklarımla Yemen’de, Galiçya’ da, Trablus’ta, Mekke’de, Medine’de peygamberimin mezarını, kıblemi, kâbemi korurken çil çil İngiliz altınları ile beslenen Arapların arkadan vurduğu Türk’üm ben!

Ben Kirim Türk’üyüm!

1944 ün 18 Mayıs gecesinde tren vagonlarında yollandığım Sibirya’nın buzullarına canlı canlı gömüldüm. Karşı çıkanların dökülen kanları ayı kızıla boyadı.

Arabat’da kalanlarımız teknelerle Karadeniz’e ölüme yollandı.

Karadeniz’de hâlâ çığlıkları işitilen Kirim Türk’üyüm ben.

Ben Irak Türk’üyüm,
Amerika’nın sözde demokrasi ekip ölüm biçtiği yerdeyim, Coni ve uşakları sayesinde her gün onlarca, yüzlerce, binlerce ölüyorum, seyrediyorlar sadece, kalanlarımız siliniyor soy kütüklerinden, yasarken öldürülüyorum, insanlığın öldüğü yerdeki Irak Türk’üyüm ben.

Ve ben Anadolu’yum, Türk Yurduyum;
İngiliz’in maşası Yunanlılar, Fransız’ın maşası Ermeniler ağızlarından salyalar akan kuduz köpekler misali girdiler bu aziz vatana.

Nice yiğitler, nice fidanlar, nice analar, nice kızlar, ne kocamış erler, nineler yatar bağrımda nice emzikteki yavrular ya da ana karnındaki bebeler kahpe kurşunlarla, Allah’sız süngülerle düştüler toprağıma.
Kimileri camilerde diri diri yakıldı, Allah diyerek verdiler son nefeslerini.
Irzına geçilmiş kızlar attılar kendilerini kör kuyulara, ana rahimlerine saplanan süngülerde cinsiyet tespitleri yapıldı, gözleri oyulmuş, diri diri kesilmiş baslar bedenlerini aradılar.

İste ben bu yunan mezalimine, ermeni vahşetine maruz kalmış Anadolu Türk’üyüm!

Soyu kırılan kimmiş, efendiler?

Ve hâli hazırda, Düşman düşmanlığından, hain hainliğinden, yerli işbirlikçi maşalığından vazgeçmemiştir.

Türk’e bunları yapan ve yaptıran eli kanlı milletler diktikleri ermeni veya Pontus anıtlarıyla ellerinin kanını asil Türk milletine bulaştırmaya çalışmaktadırlar.

Türkiye’nin yönetimindeki zafiyet ise onların ağızlarının suyunu akıtmaktadır. Ancak zafiyet geçicidir, gerçek sudur ki sınırları kanla çizilmiş

Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milleti dünya durdukça yasayacaktır.

Varlığım Türk Varlığına Armağan Olsun.

Ne Mutlu Türk’üm diyene...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder