24 Ocak 2008 Perşembe

Ülkücüye (!) Sitem

Bu sitem; Ülkücü kimliğini taşıyıp, kendi değer yargıları etrafında, kendinden yana olamayanlaradır.

Bu sitem; dışarının, yabancının, düşmanın, alçağın, uğursuzun, hainin, Ülkücü Hareket üzerinde yapmış olduğu operasyonlar karşısında olumsuz etkilenen, haklı olduğu konularda bile savunma refleksi kuramayanlaradır.

Bu vahim tablonun o kadar örneğini mevcut ki, bu örnekler Ülkücü Hareketin mensupları arasındaki bazı eksikliklerin varlığını göstermektedir.

Ülkücü Harekette, Başbuğ Alparslan Türkeş’li zamanlardan, bugünleri görmüş bir Ülkücü olarak, dışarının fitne ve fesatından oldukça etkilenen, bir potansiyelin varlığına şahit olmaktayım.

Sizler de etrafınızda, yanınızda, sağınızda, solunuzda bu potansiyelden bir parça görmektesinizdir. Yada bu potansiyelden birisi de sensin, benim, yada o… Nihayetinde bu potansiyelden biri olduğumuz zamanlar olmuştur, olmaktadır…

Ülkücü Hareketin birliği ve beraberliği öteden beri dengesiz bir hassasiyet(!) olarak adlandırabileceğimiz düşüncelerden dolayı sürekli zedelenmiştir. Bölünmeler, parçalanmalar, tartışmalar hep bu temelden oluşturulmuştur.

Sözde milli ve manevi değerlerle maskelenmiş tezgâhlar, Ülkücü Hareket içine servis edilmiş ve Ülkücülerin arasına bu tezgâhlar sayesinde fitne-fesat tohumlarını ekilmiştir.

Başbuğ Alparslan Türkeş, bu tohumların saçtığı ihaneti defalarca görmüş,yaşamış, ondan bayrağı devralan Sayın Dr. Devlet Bahçeli de aynı sıkıntıları birçok defa yaşamıştır.

Dışarının, içimize ektiği bu fitne tohumları yüzünden Başbuğ Alparslan Türkeş’i hâşâ kâfir ilan edip, terk edenleri bile görmüştür bu hareket…

Düşman, Ülkücü Harekete pusu kuruyor, bu bazen bir iftira, bazen bir yalanla gerçekleşiyor, algılaması zayıf ve idrak gücü yetersiz kalan bazı Ülkücüler de, kurulan bu pusularda tavırsız, yetersiz duruşu ile düşmana istemeyerek yardımcı oluyor.

En samimi bildiğiniz, en şuurlu bildiğimiz Ülkücülerde bile, iftira ve yalanlardan, fitne ve fesattan olumsuz etkilenme söz konusu olmaktadır.

Haksız olduğumuz konularda bile, kendi ailesinden yana olması gerekenleri bırakın bir kenara, haklı olduğumuz konularda bile karşı tarafın söylemlerini dillendiren, karşı tarafın üslubunu kullanan kişilere şahit olmaktayız…

Ülkücü Hareket açısından ne kadar acı bir durum değil mi?
Doğrusunda, yanlışında kendinden yana olamayan, Ülkücü Hareketin sıfatını nasıl taşıyabilir ki? Bir aile düşünün ki, aile fertlerinden birine dışarıdan bir saldırı oluyor, o içindeki fert hatalı olsa bile, ne pahasına olursa olsun, onu savunur, onu korur. Sonra özeleştisini aile içinde yaparlar. Aile olmanın şerefi ve namusu budur.

Ama Ülkücü Harekette aile olmanın kavramını bilmeyenler, haklı davalarımızda bile dışarıdan bir alçağın iftirasına inanıyor, bizim belgeli, tarihli gerçeklerimize kem küm ediyor, burun kıvırıyor. Sonra çıkıp, senden, benden daha iyi Ülkücü olduğuna dair pozlar veriyor, ahkâmlar kesiyor.

Alçağın birisi çıkıyor, MHP’nin politikaları ile ilgili her türlü iftirayı atıyor, yalanı sıralıyor, Ülkücü olduğunu iddia edenler de bu yalanların, iftiraların hareket içinde yayıcıları oluyor…

22 Temmuz seçimlerinden önce, bu duruma o kadar şahit olduk ki, saymakla bitirilemeyecek örnekler mevcuttur.

İftiracının, yalancının, alçağın birisi çıkıyor, ”APO’yu İmralı’ya MHP koydu, onu MHP asmadı” diyor, Ülkücü olduğunu söyleyen, her şeyden önce Allah’ın şahit olduğu tarihi gerçekler varken, o iftiracıların sözlerine inanıyor, Ülkücü bir yöneticinin bu konudaki tarihli, belgeli sözlerine inanmıyor…

Siyasetin sahtekârları, Ülkücüler arasında tartışma konusu yaratıp, MHP’yi zayıf düşürmek için ”MHP, CHP ile koalisyon kuracak” diyor, (Ülkücü yöneticiler bunu kesin bir dille yalanladığı halde) Ülkücü olduğunu söyleyenler buna inanıyor, bununla yatıp, bununla kalkıyor, teşkilatlara bu manada negatif hava yayıyor, bu dedikoduyu çıkartanların “Şartlar oluşursa biz DTP(PKK’nın siyasi uzantısı) ile koalisyon kurarız” şeklindeki sözleri ile ilgilenmeyi ise hiç akıl edemiyor…

Adam, Ülkücü Harekete hakaret ediyor, iftira atıyor, MHP’nin başarısını engellemek için elinden geleni yapıyor cevabını veriyorsun, haddini bildiriyorsun, Ülkücü olduğunu söyleyen ona sahip çıkıyor, seni eleştirmeye kalkıyor…

Ülkücü düşmanı, AKP’nin yayın organları yada diğerleri, Ülkücü Hareket içindeki bu tür potansiyelin varlığını bildiğinden sürekli fitne-fesat üretmektedir. Nasıl olsa bu iftiraları, hareket içinde taşıyan, yayan muhatap bulunuyor.

Başkası söylüyor inanıyor, sen diyorsun başkalarının penceresinden yorumluyor. İlginç ilginç tipler, tuhaf tuhaf haller…

Art niyetli bir şekilde, bu hareket içinde “Ülkücü” sıfatı taşıyıp, bu iftira merkezlerine hizmet edenleri “Allah kahretsin” diyorum ama saf, samimi fakat bu merkezlerin fitne-fesat çalışmalarından etkilenenleri, kendisine çeki-düzen vermeye davet ediyorum…

Ülkücü olmak, dışarıya karşı, yanlışına da doğrusuna da sahip çıkmak şuurunu taşımak demektir.

Fitne ve fesat yuvalarının iftiraları ve kara propagandalarına kanmak, Türk Milletinin yegâne umudu olan ülkücü harekete verilecek en büyük zarardır.

Ülkücü hareket öyle kutlu ve yüce bir harekettir ki, bir alçağın iftirasına kurban edilemez. Bunu anlayamayandan da zaten ülkücü olmaz.

Her alçağın, her kahpenin iftirası, yalanı Ülkücü Hareket içinde yer bulmamalıdır.

İçimizdeki bu hastalığın önüne geçelim, inanın önümüzde hiçbir güç duramaz…

Ülkücü olmak, adam olmaktır. Ülkücü olmak, fitne ve fesada karşı uyanık olmaktır.

Kendisi de birçok iftiraya maruz kalmış cennet mekân, Rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in bir sözü var.

Bu söz her Ülkücüye ölçü olmalıdır. Her Ülkücü, çevresinde gelişen hadiseler karşısında bu söz ışığında hareket etmelidir.

“Türk milletine Bizans’tan geçme bir hastalık vardır. Gevşeklik, laubalilik, dedikodu, fitne, fesat, terbiyesizlik, birbirini beğenmemek, sır saklayamamak, rastgele laf söylemek... Bu hastalık sizde de var bu hastalığı tedavi etmeniz lazımdır. Bu hastalığı tedavi etmezseniz, kendinize yol seçiniz, Milliyetçi Harekette bir saniye daha fazla kalmayınız. Benimle dava arkadaşlığı edecekseniz, her şeyden önce vasıflı Türk olmaya mecbursunuz. Türk milletini batıran, Bizans’ı batıran, Osmanlı İmparatorluğunu batıran hastalık budur.”

Anlayana ne güzel sözdür bu…

Yıldıray ÇİÇEK / Ortadoğu Gazetesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder