24 Ocak 2008 Perşembe

Ülkücüye Mektup

21.01.2008

Ülkücü; beyni ile hareket eden, Yüce Allah’ın bizlere verdiği akıl mucizesini yerinde kullanarak, karşılaşabileceği engelleri, olumsuzlukları, güçlükleri önceden fark edip, sıkıntıların çözümü yönünde stratejiler geliştiren ve tespitlerini zekice yaparak her türlü değişime karşı anında müdahalede bulunan insandır.

Yıllar önce konferanslarımızda veya seminerlerde anlatılan siyasi ve sosyo- ekonomik gelişmelerin, yeni filizlenme aşamasında bizlerin zihinlerini imkânsız kelimeleri ile sorgularken ilerleyen dönem içerisinde o gün anlamlandıramadığımız bazı olayların, bugün şekillenme aşamasına geldiğini gözlemlemekteyiz. Planlanan senaryolar oyuncuları ile birlikte sahnelenmeye, Irak’ın parçalanması ile ortaya çıkarılan hayali devlet safsatası, siyasal çözüm gündeme getirilerek zorla, hile ile ve siyasi baskı ile kabul ettirilmeye çalışılmaktadır. Irak’ın uzun bir dönemi kapsayan diktatörlük sürecinden sonra askeri bir işgal ile karşı karşıya kalması ve yıkılması, ilerleyen dönemle birlikte bu ülkenin topraklarında Suriye, İran ve Türkiye’yi de tehdit altına alan bir Kürt Devleti macerası ortaya çıkarmıştır.

Ülkemizin güçsüz düşürülmesi için, vatanın dört bir yanından şehit haberleri gelmekte, bombalar patlamakta, PKK’yı açıktan destekleyen Ermenistan, ABD, AB, Hatay’ı bir türlü aklından çıkaramayan Suriye, Enosis çığırtkanlıkları ile beraber büyük Helen imparatorluğu rüyasında Yunanistan, Türk Cumhuriyetleri üzerine en ufak fırsatta çöreklenmeyi bekleyen ve açık denizlere inme hedefinde olan emperyalist canavar Rusya, Müslüman Türk milleti’nin güçsüzleştirilmesini beklemektedir.

DTP’li bölücülerin ve işbirlikçilerinin planları her geçen gün insanlara yakınlaştırılmaya, alıştırılmaya çalışılarak federal olma hayalleri ve akabinde Kuzey Irak’ta kurulan bir bağımsız devlette birlikte Barzani’nin şekillendirdiği sözde haritayı ortaya çıkarmaktadır. Hakkâri, Şırnak, Ağrı, Van, Sivas dâhil, Trabzon’dan Mersin’e bir çizgi ile beraber, İskenderun ve Hatay’ı da içine alarak Kerkük petrolleri ile kendilerini ekonomik anlamda desteklemekte, Türkiye’nin suyu Fırat ve Dicle, Mersin’ i de içine aldıkları için Seyhan ve Ceyhan nehirleri de dâhil edilmektedir.
Gerçek şu ki; Türkiye Cumhuriyeti siyasi iktidarların belirlediği tutum ve davranışlar neticesinde sosyal, ekonomik, siyasal ve kültürel yönden zor günler yaşamaktadır. Devletimizin bütünlüğü tehlikeli boyutlar almakta, Türk Milleti’nin geleceğine dinamit konulmaya çalışılmaktadır. İçte ve dışta ihanet odakları bütün imkânlarıyla saldırılarına devam etmekte, Ülkücü Hareket’in mensupları haince kışkırtılmaya çalışmakta, Türkiye Cumhuriyeti Devleti siyasal istikrarsızlığa ve toplumsal değişimlere doğru sürüklenmektedir.

Önceki yıllarda kamu yönetimi temel kanun tasarısı taslağı adı altında bir taslak hazırlanıp, çıkarılmaya çalışılmış ve kamudan gelen tepkiler üzerine rafa kaldırılmıştır. İlerleyen süreç içerisinde de, merkezi yönetimin yerel yönetimler üzerindeki denetimi ve koordinasyonunun kaldırılması çabalarının olmayacağının, yerel özerklik palavralarının zirveye çıktığı şu dönemlerde hiç kimse bize garantisini veremez. “Türkiye çok büyük bir ülke, merkezden yönetmek zor oluyor” mantığını öne sürerek, merkezi yönetimin yerel yönetimler üzerindeki etkisi kaldırılıp eyaletlere bölünme tehlikesi her an karşımıza çıkarılabilir. Allah göstermesin Türkiye, Yugoslavyalılaştırılma tehlikesi ile baş başa kalabilir.

Önümüzdeki dönemde Türkiye’yi bekleyen olası tehlikelerden birisi de yerel yönetimleri bekleyen sinsi tuzaklardır. Yerel özerklik rüyası ile Sevr hortlatılmaya çalışılarak, devlet ve millet bütünleşmesi sekteye uğratılabilir. Yerel parlamentolarda bölücü hainlerin, tarikatların ve aşiret ağalarının artmasına sebebiyet vererek il genel meclisi ve belediye meclislerinin bölücülerin, tarikatların, aşiretlerin eline geçmesi ile birlikte üniter yapı zarar görme tehlikesi ile karşı karşıya kalabilir. Eğitim, sağlık, orman, tarım, bayındırlık, imar, iskân ve köy hizmetleri gibi alanlarda istihdam edilen personelin merkezi yönetimden bağlantısı kesilerek özel idarelere bağlanması tehlikesi ile birlikte bölgecilik kavramı, gizli eyalet faktörü ortaya çıkarılabilir.

Yerel yönetimdeki iktidar sahipleri elemanlarını kendi yandaşlarından seçerken, beyinlerindeki hain emellerini uygulayarak kendilerini özerk bir statüye geçirmeye çalışacaklardır. Yerel hizmetlerde görevlendirilen insanların başında merkezi yönetimin temsilcisi olmadığı için seçimle iş başına getirilmiş bir insanın söz sahibi olması ekonomik, etnik ve siyasal temelli bölünmeleri de beraberinde getirecektir. İşsizlik artarken etnik köken, din ilişkisi, aşiret kavramı, tarikat olgusu içerisinde ön değerlendirmeler yapılacak, yerel yönetim birimlerindeki olumsuz gelişmeler devlet yapılanmasının federalleştirilmesi tehlikesini karşımıza çıkaracaktır.

Yaklaşan yerel seçimlerin ilerleyen günlerde karşımıza çıkaracağı en olumsuz gelişmeleri şimdiden görmeli, değerlendirmeleri, siyasal analizini yaparak, bu gelişmeye bağlı bir strateji belirleyip o istikamette hareket etmemiz gerekmektedir. Türk Milliyetçileri’nin ileriyi görerek almış oldukları kararlar, tedbirler, Milliyetçi Ülkücü camiayı defalarca haklı çıkarmış, Türk Milleti’nin siyasi tercihini yanlış kullanması sonucu iktidara gelen siyasiler, sorunlara aynı çözüm anlayışı içerisinde yaklaşmadığı için üzücü sonuçlar ortaya çıkmıştır.

Son genel seçimler çoğu siyasi partiler tarafından hüsranla sonuçlanmıştır. Ülkücüler ise; Türk Milleti için bu olağan üstü dönemde meclise girerek, Türk Milletinin vicdanında sorgulanan konuların cevabını verme ve büyüme fırsatını yakalamıştır. Yeni dönemde mecliste bölücü Kürtçülük faaliyetleri artıp artmayacağı zihinleri kurcalarken, bugün bu faaliyetlerin hızlandığı göze çarpmaktadır. Ülkücü hareketin Türkiye sevdalısı temsilcileri bütün olumsuz gelişmelere, karşısındaki şer ittifakına, bölücü emperyalistlerin sinsi hesaplarına rağmen, Türk Milleti’nin yüreğinin derinliklerinden gelen, bağrından kopan oyları alarak 23 Temmuz sabahı olması gereken konumda TBMM deki yerini almıştır.

Ülkücü irade milliyetçiliği merkez kabul eden bir düşünce ile devlet ve millet uyuşmasını, birleşmesini sağlamış, mecliste denge unsuru haline gelmiş, ülkemizin geleceği açısından hayati önem arz eden konularda belirleyici olmuş ve Türk milliyetçiliği yükselen bir değer olarak Yüce Türk milleti’nin gönlünde yerini almıştır.

Milliyetçi Hareket Partili 70 Türkiye Sevdalısı, geçen altı aylık süre içerisinde bozkurt duruşunu bozmamış, Türkiye Cumhuriyetini kuran ideolojiye sahip çıkmış, milli siyasetin mutlaka egemen olması için; Türk kimliğini, Türk ahlakını, Türk kültürünü, Türk şahsiyetini ve Türk varlığını daima koruyup gözetmiş her değerin önünde tutmuştur. TBMM’deki Ülkücü Hareket siyasi kamplaşmalara zemin hazırlayanlara müsaade etmemiş, birlik beraberlik ve uzlaşı örneği sergilemiştir.

Sonuç olarak; Türk Milleti’nin istikbali ve geleceği, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bekası için milliyetçi ülkücü camianın yaklaşan yerel seçimlerde kesinlikle başarı elde etme zorunluluğu vardır. Ülkücüler soğukkanlı bir şekilde, aklı başında, mantıklı ve zekice hareket ederek yerel seçimlerin ülkücü hareketin zaferiyle sonuçlanması için; yılmadan, yıkılmadan, çalışmalara süratle başlamalıdır.

Mesut ÇINAR / Sivas Ülkü Ocakları II. Başkanı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder