23 Ocak 2008 Çarşamba

Milli Şuur ve Milliyetçilik


Dünya üzerinde insan toplulukları milletler halin­de yaşamaktadırlar. Her millet kendi özelliklerini ko­rumaya, geliştirmeye gayret etmekte ve kendi toplu­luğunu diğer milletlerden daha ileri, daha yüksek, da­ha refahlı yapmaya çalışmaktadır. Milletler arasında­ki bu rekabet ve karşılıklı yarışma, milleti meydana getiren insanların müşterek duygular halinde birleş­meleri ve müşterek bir milli şuur etrafında toplana­rak kendi toplum varlıklarını belirli hedeflere yöneltme şuuruna sahip olmalarıyla mümkündür. Milletle­rin faaliyetlerinde, yükselmelerinde ve kendi toplum­larını refaha kavuşturmak, geliştirmek çabalarında Milliyetçilik şuuru ve Milliyetçilik duygusu başlıca te­sir yapan faktör olmaktadır. Milliyetçilik duygusun­dan yoksun olan bir toplumun millet manzarası gös­termesi mümkün değildir. Milliyetçilik duygusuna sa­hip olmayan, milli şuura sahip olmayan bir toplulu­ğun bir arada yaşaması mümkün değildir. Böyle bir duygudan ve şuurdan mahrum toplulukların dış olay­ların en ufak bir tesirine karşı kendilerini koruyama­dıklarını, hatta dış tesirler olmasa dahi kendi kendile­rine dağıldıklarını ve belirli vasıfları olan, belirli hedefleri olan bir topluluk hüviyetinden çıktıklarını gör­mekteyiz.

Türk Milletinin yükselmesi ve tehlikelerden korunması, Türk Milletini meydana getiren kişilerin teken teker milli şuur sahibi olmasına ve kalplerinin millet sevgisi, vatan sevgisi ile çarpmasına bağlıdır. Bunun için milli doktrin Dokuz Işık’ın birinci ilkesi ola­rak Milliyetçiliği koymuş bulunmaktayız. Şüphesiz bu­rada bahis konusu edilen Milliyetçilik Türk Milliyetçiliğidir. Türk Milliyetçiliği ne demektir? Türk Milli­yetçiliği, Türk Milletine karşı beslenen derin sevgi, bağlılık duygusunun, müşterek bir tarih ve müşterek hedeflere yönelme şuurunun ifadesidir. Türk Milliyet­çiliği insani duygularla beslenen bir anlayıştır. Türk Milliyetçiliği kin ve garazı esas almayan, sevgiyi esas alan bir düşünce tarzıdır. Milliyetçilik; milletini sev­mek, .vatanını sevmek ve milletinin tehlikelere karşı korunması için her fedakârlığı göze almak duygusu ve düşüncesidir. Türk Milliyetçiliği bütün Türkleri kardeş sayan bir düşüncedir. Türkiye Cumhuriyeti sı­nırları içinde yaşayan ve kendisini Türk Milletinin bir mensubu kabul eden herkesi kardeş sayan bir düşün­ce ve görüştür.


Türk Milliyetçiliği Türk Milletinin gözüyle olay­ları görmek ve değerlendirmek zihniyetini ifade et­mektedir. İster Türkiye içinde olsun, ister Türkiye dı­şında olsun, cereyan eden her olayın Türk Milletine zarar getirmemesini istemek, düşünmek ve bunun için çalışmak duygusu ve şuuru, Türk Milliyetçiliği’nin bir başka ifadesidir denilebilir. Bunun yanı sıra Türk milletinin gerek Türkiye’de meydana gelen gerek Türkiye dışında meydana gelen olaylardan azami ölçüde yararlanmasını istemek, meydana gelen her olayın Türkiye’ye azami ölçüde yarar sağlamasını dü­şünmek ve bunun için çaba harcamak da Türk Milli­yetçiliğinin bir gereği olarak görülmelidir. Millet ta­rifini ele almakta Türk Milliyetçiliğini belirlemek için yarar vardır.


Türk Milleti dediğimiz gerçek nedir? Bugün Türk Milleti dediğimiz gerçeği şu şekilde tarif etmek mümkün. Müşterek bir tarihten gelen ve müşterek bir tarih şuuruna sahip bulunan, aynı dine mensup, aynı kültürle yoğrulmuş, aynı devleti kurmuş, yaşatmış Ve bugün de aynı devletin sahibi ve aynı devletin bayrağı altında ve sınırları içinde yaşayan insan topluluğu Türk Milletini teşkil etmektedir. Yani Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan ve Türklüğü benim­seyen, aynı kültürle yoğrulmuş, aynı dine mensup insan topluluğu bugünkü milletinizi meydana getirmektedir.


Türk Milletinin tarifi bu çizilen çizgilerin dışına da taşmaktadır. Türk Milleti büyük bir millet olduğu için bugün dünya üzerinde geniş sahalara yayılmış ve dağılmıştır. Bugün dünya üzerinde yaşayan aynı dine mensup, aynı tarihe mensup ve aynı dili konuşan Türk topluluklarının sayısı yüz yirmi milyon civarında tahmin edilmektedir. Bunların ancak üçte biri Türkiye sınırları içinde bulunmaktadır. Bugünkü Türkiye sınırları dışında kalan Türkleri Türk Milletinden saymayacak mıyız? Bugünkü Türkiye Cumhuriyeti sınıfları dışında kalan Türkler de Türk Milletindendir. On­lar da Türk Milleti deyiminin içindedirler. Ancak Tür­kiye Cumhuriyeti sınırları dışında kalan Türkler başka topraklarda, başka milletlerin idaresi altında bulunmaktadırlar. Bugün dünya üzerinde biricik bağım­sız Türk Devleti olarak Türkiye Cumhuriyeti bulun’ maktadır. Türkiye Cumhuriyeti bütün Türklük meselelerinin sahibi ve temel varlığıdır. Bu bakımdan Türkiye Cumhuriyeti’nin birinci planda ele alınması ve korunması, yüceltilmesi başlıca konuyu teşkil etmeli­dir. Türk Milletinden olmak; Türk Milletini sevmek ve Türk Devletine sadakatle hizmet aşkı taşımak, vatana bağlılık duygusu içinde bulunmak ve Türk Milletinin yükselmesi için elinden gelen her fedakârlığı yapmak ve çalışmak duygusu ve şuurudur. Bu duygu ve bu şuuru taşıyan, herkes Türk’tür. Kalbinde yabancı başka bir milletin özlemini, özentisini taşımayan, kendi­sini Türk hisseden, Türklüğü benimseyen ve Türk Mil­letine, Türk Devletine hizmet aşkı taşıyan herkes Türk’tür.


İşte Türk Milliyetçiliğinin temel görüşü budur. Bu görüş ışığında olayları değerlendirmek zorunluluğu vardır. Türk Milliyetçileri sadece Türkiye Cumhuriye­ti sınırları içinde bulunan Türklerle m i ilgilenecektir? Türkiye Cumhuriyeti sınırları dışında kalan Türklerle münasebetlerimiz ve bunlara karşı tutumumuz ne ol­malıdır? Bu sorulara verilecek cevap şudur: Türk Milliyetçiliği, dünya üzerinde nerede Türk varsa onlarla ilgilidir. Onlara karşı derin bir sevgi ve ilgiyle dolu­dur. Dünyanın neresinde Türk varsa bu Türklerin iyi durumda olmaları, bu Türklerin yükselmeleri, korun­maları, kendilerine mümkün olan her çeşit yardım ve desteğin sağlanması Türk Milliyetçiğinin şaşmaz düsturudur. Ancak Türk Milliyetçiliği Türkiye Cumhuri­yeti sınırları dışında bulunan Türklerle ilgisinde ve münasebetlerinde, bu ilgi ve münasebetlerin Türkiye Cumhuriyeti’ni tehlikeye sokmayacak, Türkiye Cum­huriyeti’ne zarar vermeyecek şekilde yürütülmesi prensibini esas alır. Türkiye Cumhuriyeti’ni tehlikeye so­kacak, Türkiye Cumhuriyeti’ne zarar verecek durum­larda her şeyden önce dünyada biricik bağımsız Türk Devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni tehlikelerden ko­llamak ve her çeşit zarara karşı onun gözetilmesi Türk Milliyetçiliğinin esas görüşünü teşkil etmektedir.


Bugün yirminci yüzyılın son çeyreğinde dünya üzerinde insanlık büyük merhaleler kat etmiş bulun­maktadır. İnsan Hakları Beyannamesi hemen bütün devletlerce kabul edilmiş ve imzalanmıştır. Birleşmiş Milletler Anayasası bu teşkilata üye olan bütün dev­letler tarafından kabul edilmiş ve imzalanmıştır. Bu iki önemli vesikanın kabul ettiği bir insanlık ilkesi vardır. Bu insanlık ilkesi her milletin kendi kendisini idare etme hakkına sahip olduğu görüşüdür. Sel! Determinasyon denilen, her toplumun, her milletin kendi mukadderatına kendisinin hâkim olması görüşü İnsan Hakları Beyannamesinde ve Birleşmiş Milletler Anayasası’nda yer almış olan mukaddes bir hak teş­kil etmektedir. Bu hakka dayanarak bugün Afrika’da ve Asya’da birçok insan toplulukları yeni devletler. Yeni milletler halinde sahneye çıkmakta, bağımsızlıklarını ilan etmektedirler. Bugüne kadar tarihte hiç bir zaman devlet olmamış, devlet kurmamış olan birçok Asyalı ve Afrikalı insan toplulukları yeni milletler. Yeni devletler halinde sömürgeci devletlerden bağımsızlıklarını almışlar ve Birleşmiş Milletlere üye olmuş bulunmaktadırlar.


Tarihte belirli bir medeniyetleri dahi kaydedilmemiş olan birçok insan toplulukları Self Determinasyon prensibine dayanarak bağımsızlıklarını alıp yeni devletler halinde hürriyetlerine kavuşurlarken Türkiye sınırları dışında yaşayan Türklerin bu haklarının teslim edilmemesi nsanlık bakımından yüz kızartıcı bir durumdur. Her milletin kendi mukadderatına hâkim olmak mukaddes hakkı olduğu gibi, başka milletlerin boyunduruğu altında sömürgesi olarak yaşayan Türk topluluklarının da, İnsan Hakları Beyannamesi’nin, ön gördüğü kendi mukadderatlarına hâkim olmak “Self Determinasyon” haklarını kullanmak kutsal hakla­rdır.


Türklerin de bu haklarını ortaya koymak her şeyden evvel yüksek insanlık vazifesinin bir gereğidir. Bu bakımdan biz Türk Milliyetçiliğinin bir diğer görevi olarak başka milletlerin sömürgesi durumunda ya­şatılan Türk topluluklarına Birleşmiş Milletler Anaya­sa’sında, yer almış olan İnsan Hakları beyannamesin­de yer almış olan, Self Determinasyon hakkının tanın­masını bir insanlık vazifesi olarak ileri sürmekteyiz. Ve bunu söylemeyi bir vazife saymaktayız. Bunu söy­lememiz başka milletlere düşmanlık ifadesi değildir. Kendi milletimizin insanca yaşama haklarını istemek­tir. 1nsanca yaşama hakkı istemek bir insanlık va­zifesidir. Şimdiye kadar birçok Türk Aydınları bunu ifadeden dahi çekinmişlerdir. Burada ilan ediyorum! Kendini bilen her Türk bu gerçeği her yerde ifade et­melidir. Herkese bunu anlatmalıdır. Bahse konu olan bu Türk topluluklarını kendi sömürgeci tutumlarıyla esir olarak tutan milletlere de bunu açıkça söylemeli ve insanlık duygusuna insanlık haysiyetine aykırı olan bu davranıştan ‘onların vazgeçmesinin, her şeyden ön­ce kendilerini yükselteceğini onlara anlatmalıdır. Yur­dumuzda iç politika mücadeleleri, politika menfaat­leri dolayısıyla Türk Milletinin yüksek davaları çiğ­nenmiştir; zarara sokulmuştur. Türkiye’ do Turancılık görüşü hakkında yalan yanlış iddialar ortaya atıl­mış ve Turancılık düşüncesi, Turancılık fikri kötü, za­rarlı bir düşünce olarak Türk Milletine tanıtılma yolu­na gidilmiştir. Yunanlılar için Enosis neyse, Ruslar için Panislavizm neyse, Almanlar için Alman Birliği neyse, Araplar için Arap Birliği neyse, İranlar için Panaryanizm neyse, Türkler için de Turancılık odur. Ruslar için suç ve kusur olmayan, Almanlar için suç ve kusur olmayan, Yunanlılar için suç ve kusur kabul edilmeyen, Araplar için suç ve kusur kabul edilmeyen daha birçok milletler için suç ve kusur kabul edilmeyen kendi milletinden olan İnsanların kölelikten kurtulması ve yakın kültür birliği İçinde, yakın işbirliği içinde bir varlık haline gelmeleri düşüncesi, Ülküsü Türkler için neden kötü gösteriliyor? Neden bir suçmuş gibi Türk kamuoyuna takdim ediliyor? Hiç şüphesiz bunu yapanların bir kısmı kendi haris siyasi menfaatleri için Türk Milletinin bu büyük Ülküsünü istismar etmişler, kötülemişlerdir. Diğerleri ele Türk düşmanlarıdır, Yabancı kölelik rejimlerinin içimize sokulmuş kölelik tellallarıdır ki, bunların başında komünistler gelmektedir. Bunlar Turancılık düşüncesinin baş düşmanıdır. Her yerde bu fikri gülünç göstermeye, bu fikrin Türkiye için tehlikeli olduğunu göstermeye çalışarak Türk Milletinin gücünü meydana getiren milli düşünceyi tahrip etmek çabasını göstermişlerdir,


Milliyetçilik, Türk Milletine karşı beslenen derin sevginin ifadesidir. Kal binde başka bir ırkın gururunu taşımayan ve kendisini samimi olarak Türk hisseden ve Türklüğe adayan herkes Türk’tür. Biz; Türk Milletine mensup olduğumuza göre, bu milletin içinden çıkmış insanlar olduğumuza göre, elbette ki kendi milletimize karşı derin bir bağla bağlı olacağız ve bu milletin yükselmesi için, bu milletin haklarının daima her çeşit tesirlerden uzak, her şeyin üstünde bulundurulması için çalışmayı görev tanıyacağız, İşte bu sebeplerden dolayı bizim milliyetçiliğimiz, Türk Milletine karşı duyulan derin, köklü bir sevgi ve Türk Milletinin içinde bulunduğu müşkül durumdan bir an önce, en modern, en ilmi metotlarla çıkarılarak en kısa yoldan modern uygarlığın en ön safına geçirilmesini sağlamak duygusundan kuvvet alır. Milliyetçi­liğimiz başkalarına karşı kin, garez duygularıyla bes­lenmez. Demek ki, Türk Milliyetçiliği, Türk Milletine karşı duyulan derin sevgi, bağlılık ve onu güç durum­dan kurtarıp, kuvvetli, her çeşit korkudan, baskıdan uzak, şerefiyle yaşayan, müreffeh, mutlu ve modern ugarlıkta en ön safa geçmiş bir hale getirmek isteği bu isteğin yarattığı duygudur. Birinci prensibimiz olan Milliyetçiliğimizin özet olarak tarifi budur.


Bunun yanında Türkçülük kelimesini de ilave edi­yoruz: Milliyetçiyiz, Türkçüyüz. Neden Türkçüyüz? Çünkü milletimiz Türk Milletidir. Türkçülük ne de­mektir? Türkçülük, Türk Milletinin hayatının her saf­hasında yapacağı her şeyin Türk ruhuna, Türk gelene­ğine uygun olması ve Türk’e yararlı olması amacının, fikrinin ön planda tutulmasıdır. Türkçe konuşacağız, Türkçeyi daima her şeyin üstünde tutacağız. Yapıla­cak her işte Türklük ruhuna, Türk’ün özelliğine uygun ve Türk Milletine yararlı olması şartını göz önünden kaçırmayacağız. Türkçülüğün de kısaca tarifi budur. Birinci prensibimiz olarak aldığımız Milliyetçilik ve Türkçülük, kısaca yaptığımız bu izah ve tarifle işte bu şekilde ortaya konmuş oluyor.

Başbuğ Alparslan Türkeş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder