24 Ocak 2008 Perşembe

İslamiyet Ölçü Dinidir

İnsanın sosyal hayatta karşılaştığı güçlüklere, sıkıntılara göğüs germesinin adı sabırdır. İnsanda iman gerçekleştikten sonra, imanın gerektirdiği şekilde yaşayabilmek için sabır şarttır. Bu açıdan sabır, hayatta ciddiyet isteyen her şeyin başıdır.

Bu sebeptendir ki Peygamberimiz (s.a.s.); “Ferahlığın anahtarı, sabırdır” buyurmuşlardır. “Sabreden zafere ulaşır” özü de O’na aittir.
İslâm âlimleri, sabrın iki boyutuna dikkat çekerler. Birisi, insana ağır gelen elemlere katlanarak sonucunda güzellik beklemek. Diğeri de, lezzet ve şehvet veren şeylerden uzak durarak, bunların kötü sonuçlarından korunmaktır.
Ayette sabredenler şöyle övülür: “And olsun ki sizi biraz korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme yoluyla imtihan edeceğiz. Bütün bunlara sabredenleri müjdele. Onlar bir felaketle karşılaştıklarında ‘Biz Allah içiniz, yine O’na döneceğiz’ derler” (Bakara, 155–156)

Ölçülü olmak (itidal), insanın gerek duygularında gerekse eylemlerinde haddi aşmaması demektir. Bu sebepten de, ahlâkî faziletlerin esasıdır. Çünkü fazilet; biri aşırılık, öteki eksiklik olan iki kötülüğün ortasıdır. Aşırılık ve eksiklik ise, ifrat ve tefrittir.
Ahlaken kötü olan aşırılık ve eksiklik, hem duygusal yaşantı ile hem de eylemlerle ilgilidir. Mesela ahlâkî bir fazilet olan hoşgörünün eksikliği “kin ve nefret”, aşırılığı ise “aşırı duygusallık”tır. Bunların ikisinden de insan kaçınmak zorundadır.
Yine insanın servetini harcaması eyleminde ahlâkî bir fazilet olan cömertliğin de aşırılığı “israf”, eksikliği “cimrilik”tir. İsraf gibi cimrilik de ahlaken kötüdür.
Ahlâkî bir fazilet olan cesaret’in aşırılığı “atılganlık”, eksikliği de “korkaklık”tır. Kanaat’ın aşırılığı “hırs”, eksikliği ise “tembellik”tir.
Görüldüğü gibi ölçülü olmak; eylem ve duygularımızla ilgili ahlâkî faziletleri belirleyen temel bir ölçüt durumundadır.

İşlerinde ve duygularında aşırılığa giden insanlar, iletişim kurulması zor olan, başkalarına güven telkin etmeyen kimselerdir. Her insanın hata yapabileceğini düşünerek, insanlara ne bütünüyle güvenmeli, ne de ilişkileri tamamen koparacak seviyeye getirmelidir.
İnsanın duygusal yaşantısında aşırılıktan kaçınması gerektiğini Peygamberimiz, şu hadisleriyle vurgular: “Sevdiğin kimseye karşı duyduğun sevgide aşırılığa kaçma, belki de bir gün o kimse düşmanın oluverir.” (Tirmizi, 28. Kitabu’l–Birr ve’s–Sıle, Bab: 60, H. No: 1997)

“Düşman olduğun kimseye karşı gösterdiğin düşmanlıkta aşırı gitme, belki de birgün o kimse dostun oluverir.” (Tirmizi, 28. Kitabu’l–Birr ve’s–Sıle, Bab: 60. H. No: 1997)
“Allah’ın en çok buğz ettiği insan, düşmanlıkta aşırı gidendir.” (Tecrid c.VII, s.387, H.No:1094)
Demek ki insan, beşerî ilişkilerini sağlıklı bir şekilde sürdürebilmek için, insanlara karşı duyduğu sevgi ve nefretinde aşırılığa kaçmamalı; ölçüyü kaçırmamalıdır.

(Alıntıdır)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder