24 Ocak 2008 Perşembe

Müslümanlar İslam Yüzünden Mi Geri Kaldı?

Bu soru daha doğrusu iddia çok fazla dillendirilmesinin yanında, bana yöneltilen sorular içinde de en sık rastladığım bir başlık oldu. Oldukça önyargılı ve tarihi gerçeklerden uzak bulduğum bu iddiaya kısa değinmek gereği duydum.


İslam ülkelerinin günümüzde içinde bulunduğu durum, bu teze kaynaklık ederken, Müslümanların dinleri nedeniyle geri kaldığı vurgulanmaya çalışılmaktadır. Peki söylemin gerçeklik payı ne kadardır?
İslam dini eğer geri kalmanın sebebi olsaydı, tarih boyunca Müslümanların yaşadığı ülkeler hep geri kalması gerekirdi. Oysa durum bunun tam tersidir. İslam’ın doğuşuyla birlikte dünya üzerinde çok hızla yayılmış, 18. yüzyıla kadar da İslam ülkeleri dünya üzerinde hep başat güç olmuşlardır. Bu gerçeği hatırlamak için Avrupa’nın içlerine kadar giren Endülüs’ü yada kısaca Osmanlı tarihine bakmak yeterli olacaktır. Ayrıca bilim tarihine göz atıldığında tıptan kimyaya, felsefeden sosyolojiye kadar bir çok konuda Müslüman bilim adamlarının oraya koyduğu çalışmalar görülebilecektir.

Peki nasıl oldu da Müslümanlar günümüzdeki duruma gelmişlerdir.
Buna neden olarak dini göstermek belki de en oryantalist ve en kolaycı yaklaşımdır ama bu gerçek değildir.
Müslümanların geri kalmasını tetikleyen nedenlerden ilki yaşadıkları Moğol istilasıdır. Moğol istilası ile büyük bir yıkım yaşayan Araplar bir daha eski güçlerini hiçbir zaman gelememişlerdir. Moğol istilası sürecince yaşananlar incelendiğinde, koskoca Arap- İslam medeniyetinin nasıl yok edildiği görülecektir.
Arapların yaşadığı bu yıkımdan sonra göreceli olara bu istiladan daha az etkilenmiş olan Müslüman Türk toplumu İslam bayrağı devralmış ve Yüzyıllarca dünyaya nizam vermiştir.

Osmanlı Türklerinin yıkımını hazırlayan süreç ise dünya ticaret yollarının değişmesiyle ortaya çıkmıştır. Daha önceden dünya ticaret yolu olan “ipek yolu” hep Müslüman halkların kontrolünde olmuşken, Ümit Burnunun geçilmesi ve Yeni Dünya’nın keşfi ile bu durum değişmiştir. Artık Dünya ticaret yolları karadan denizlere kaymıştır. Bu ise Osmanlı için çöküşün başlangıcı olmuştur.

Bu gidişin farkına varan Sokullu Mehmet paşa, döneminde Hindistan seferini planlanmış ve bu yönde bir donanma Hint denizine gönderilmiştir. Hatta Osmanlı’nın yeni ticaret yollarının hakimiyetini ele geçirmek için Osmanlı donanmasının rahatlıkla Hint Okyanusuna indirebilecekleri bir kanalın Süveyş’te açılması için proje başlatmasına rağmen dönemin teknik imkanlarından dolayı bunda başarılı olunamamıştır.

Osmanlı Yeni Dünya olan Amerika’da da bir koloni kurmayı düşünse de, iç denize uygun olan Osmanlı gemileri okyanus şartlarından başarı gösterememiştir.

Bu ve benzeri bir çok neden ticaretin dolayısıyla sermayenin Müslümanların elinden batının eline geçmesine sebep olmuştur. Ticaret yollarının el değiştirmesinin dışında batı ortaya koyduğu emperyalist sömürgeci yaklaşımlarla, hem Amerikanın hem de uzak doğunun hem de Afrika kıtasının zenginliklerini çalıp kendi ülkelerine taşımışlardır. Özellikle Osmanlının zayıfladığı 18. yüzyıldan sonra emperyalist ülkeler İslam dünyasını işgal etmiş ve Müslüman toplumları kendi hedefleri doğrultusunda dizayn etmişlerdir. Bugün Ortadoğu ve tüm İslam coğrafyasının antidemokratik rejimlerin hakim olması ve diktatörler tarafından yönetilmesinin temel nedeni Birinci Dünya Savaşı sonrası emperyalist devletlerin yaptıkları bu dizayndır.

Dolayısıyla İslam dünyası tarih boyunca her zaman geri olmadığı gibi, günümüzde de göreceli olarak daha az gelişmiş olmasının nedeni de yine İslam dini kaynaklı değildir.

Aksine Müslümanlar ekonomik ve siyasi nedenlerle geri kaldıkça dine ve hayata bakışı da gerilemiş ve dinden uzak bir taassuba gömülmüşlerdir. Bu taassubun içinde yeni düşünce ve fikirler üretemez noktaya gelmiştir. Yine bunun sebebi İslam’dan kaynaklanan dinamikler değil, İslam’a rağmen ortaya çıkan tutuculuktur.
Batının günümüzde ileri gitmesinin dini nedenlerden olmadığını ortaya koyan bir diğer argüman da yine gelişmiş batı ile aynı dine ait olan bir çok ülkenin de göreceli olarak geri kalmış olmasıdır.

Bugün Afrika’da bulunan bir çok Hıristiyan ülke sömürü kaynaklı geri kalmışlığı en acı şekilde yaşmaktadır. Hastalık ve açlığın pençesinde bir hayat süren bu insanların mahkum oldukları hayatın nedeni dinleri değildir. Onlar da gelişmiş batı ile aynı dine hatta mezhebe sahip olmasına rağmen, kaynaklarının ve insanlarının yüzyıllardır yağmalanmasından dolayı yoksulluk içinde yaşamaya mahkum edilmişlerdir. Benzer şekilde Güney Amerika’yı buna örnek verebiliriz. Bugün hemen hemen tamamına yakını Katolik olan insanların oluşturduğu Şili, Paraguay, Uruguay, Arjantin gibi Güney Amerika ülkeleri yine ekonomik açıdan geri kalmışlık içindedir. Aynı şekilde Soğuk savaş yıllarından demir perde ülkesi olarak anılan bir çok Avrupa ülkesi de benzer durumdadır.

Bu ve benzeri örnekler Müslümanların geri kalmasının nedeninin din olmadığını ve batının da gelişmesinin temelindeki motivasyonun yine dinden kaynaklanmadığını ortaya koymaktadır.

Kaynak: http://www.kurandaceliskiyoktur.com/?p=140

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder