25 Şubat 2008 Pazartesi

KUZEY IRAK’TA MASAL KAHRAMANLARI ...

Beyazlara bürünmüş hain topraklarda döktükleri kanlarıyla o topraklara şeref kattılar. Karlara, kanlarıyla attıkları imzayla ölümsüzlüğe koştular.

Türklük için hain topraklarda bir masal söylediler ve uykuya daldılar. Aynı Sarıkamış’ta ki dedeleri gibi. Gaflet uykusunda uyuyanlar uykularından uyansınlar diye

22 Şubat günü K.Irak topraklarında analarına, babalarına, yavuklularına hasret uykuya daldılar. Hiç uyanmayasıya… Onlar, birilerinin yaptığı gibi bu vatanı sevdiklerini ispat için otel lobilerinden Anıtkabire, meydanlara doluşmadılar.

Karlı dağlar arasında Allah dediler, vatan dediler ve yavaşça karlara uzandılar.

Eğer çocuklarımız ileride hala bu topraklarda yaşamayı bunca haine rağmen başarırsa K.Irak topraklarını kanlarıyla kutsayanların masalını dinleyecek ve masal tadında Türklüğün hikayesini devam ettirecekler.....


Bu masal kahramanlarının sayesinde.

Bu masalın kahramanları,süslü üniformalarının içerisinde Hakk, Ezan, cennet, iman kelimelerine alerji duyan apoletli dinazorlara, meydanları dolduran laik putperestlere inat sınırı geçerek Hak için, vatan için cennete koştular.

Son baktığımda binlercesi arasında altı kişiydiler. 6 ana kuzusu. Kınalarıyla, vatan için yaktıkları kınalarıyla destanlaşarak çakalların yaşadığı topraklarda bozkurtça ölümsüzlüğe koştular.

Bir masal söylediler, bir destan yaktılar ve uykuya daldılar.

Takkeli ve takkesiz liboşlar ekranlardan AB çığırtkanlığı yaparken, Mc Donald’scı Müslümanlar dünya barışı için diyalogdayken, birileri mecliste vakıflar yasasını çıkarırken 6 kınalı kuzu karlara uzandılar.

Kalkmayasıya. Büyüttüm besledim, asker eyledim türküsünün boşuna yakılmadığını ispatlamak için.

Onlar, karlara kanlarıyla attıkları ve asla silinmeyecek imzalarıyla kanatlanıp cennete koşarken birileri operasyon tamam da ne olacak bu Kürtlerin hali şarkılarını terennüme devam ediyordu.

Çocuklarımız, çakalların yaşadığı topraklarda birer birer karlara karışırken özgürlük korosunun solistleri ne olacak bu şehit annelerinin hali sorusunu akıllarına bile getirmiyorlardı.

Önce dağlardan karakollarımızı bastılar, sonra öğretmen, doktor, askerlerimizi öldürdüler. Köylerimizi basıp çoluk çocuk demediler.

Kana doymadılar. Sonra şehirlere akıp araçlarımızı yaktılar. Bayrağımızı yaktılar. Ciğerimizi yaktılar. Önümüze kendilerini değil çocuklarını çıkarttılar. Sonra da barış istiyoruz diye meclisimize doluştular.

Tanklarımızın önüne yattılar. Güneşin çocuğu dedikleri çakal çocuğuna ağıtlar yaktılar. İçimizi kanattılar be. Canımızı acıttılar.

Tamamı kanla yazılmış bir destan yarattılar. Bu masalın kahramanları karanlık bir gecede karlara uzanıp uykuya dalarken. Kimi arabalarımızı yaktı, kimi limanlarımızı, bankalarımızı sattı.

Dağlıca’yı, K.Irağı ve daha nice kınalı kuzuları toprağa düşürdüğümüz yerleri unutmayın. Unutturmayın.

Biliriz ki ağlamak kadına düşer erkeğe düşense aklında tutmak. Mezopotamya’nın hain çocukların aklımızdasınız. Bir gün ama mutlaka bir gün hesaplaşacağız.

Biz sizi unutmayacağız. Ve yaptıklarınızı. Ve kahpeliklerinizi. Ama sizler de unutmayın ki, Ben Antep’liyim Şahinim Ağam Mavzer omzuma yük

Ben yumruklarımla dövüşeceğim Yumruklarım memleket kadar büyük… Bir gün ama mutlaka bir gün hesaplaşacağız.

Müjdat Öztürk

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder