6 Şubat 2008 Çarşamba

Yabancı İdeolojiler ve Türk Milliyetçiliği - Alparslan Türkeş

Türkiye’de iktidarların tek alternatifi, Milliyetçi Hareket ve Türk Milliyetçiliği ideolojisidir. Bugüne kadar diğer bütün alternatifler denenmiş, bunlardan hiç biri ülkemizi kalkındıramamıştır. İçerde güçlü ve kalkınmış, dışarıda milletler ailesine sözünü dinletecek bir Türkiye kuracağız. Yozlaşmış, yabancı sistemlerle bunun kurulabilmesi mümkün değildir.

Her vesile ile tekrarladığımız bir hususa yine temas etmek istiyorum. Bugün milletlerarası mücadelenin esasını, milli kültür ve ideolojiler teşkil etmektedir. Milletler mücadelesinden ibaret gördüğümüz tarih, göstermiştir ki, güçlü ve büyük olan her millet, diğerleri üzerinde hâkimiyet kurmak istemektedir. Milli sınırları aşan her taşma hareketi, kendisine beynelmilel bir ideoloji arar. Bundan dolayı da, bugün beynelmilel ideolojiler, emperyalizme aracılık etmektedir. Milletler ailesi şeklinde dünya düzenini, insanlığı mutlu edecek tabii bir kompozisyon kabul ettiğimiz için daima milli varlıklara saygılı olma esasına dayanan münasebetler kurulmasını savunuyor ve beynelmilel ideolojilere bu gerekçeyle karşı çıkıyoruz.

Türkiye’de görülen ideolojileri iki ana grupta toplamak mümkündür. Bunlar, yabancı kaynaklı ideolojiler ve yerli, milli ideolojilerdir.

Yabancı kaynaklı ideolojiler bizden hiçbir zaman iltifat görmemişlerdir, göremezler. Çünkü bu guruptaki ideolojilerin bir kısmı beynelmilelci karakterlerinden dolayı, emperyalizmin aracıdırlar. Yabancı kaynaklı olup ta beynelmilel karaktere sahip olmayan ideolojilere gelince; bunlar da, Türk düşünce hayatını dışarıya bağlı, güdümlü hale getirdikleri ve Türk milletinin tarihi gerçekleriyle ve iddialarıyla ilişkili bunmadıkları için, millet ve devlet hayatımızda yer almaları gayet tehlikelidir.

Bu kısa açıklama karşısında, ister kapitalist, ister Marksist, ister Nazist-Faşist menşeli olsun, bütün bu ideolojiler yabancı kaynaklı olduklarından Türk Milletine zararlı görüşlerdir. Birinciler emperyalizme aracılık eder, ikinciler Türk insanını kendi halinde düşünemez duruma sokar, milli tarihten ve toplumdan koparır ve bölücü, parçalayıcı, maceracı bir istikamete sürükler. Milliyetçi Hareket, Türk tarihinden, Türk milletinin binlerce yıllık mazisinden sürükleyip getirdiği kıymet hükümlerinden kuvvet alır; ideolojisinin temeli bu kutsal kaynaktır. Onun için Milliyetçi Hareket, yerli ve yüzde yüz milli bir görüştür.

Yabancı ideolojilerle savaşacak tek güçlü ideoloji, Türk Milliyetçi ideolojisidir. Türk Milliyetçiliği ideolojisi, iktidar olmadıkça, meselelerin görülüp, çözümlenmesi mümkün değildir. Millet ve ülkemizi bölmek isteyen her türlü yabancı ideoloji zehirlerinin panzehiri, Türk Milliyetçiliği ideolojisidir.

Milliyetçi Hareket, insan sevgisine, tam demokrasiye inanır. İnsanlığa düşman, insanlığı bölücü her sistem ve ideolojiye karşıyız. Amacımız, milli sınırlarımız içinde yaşayan bütün yurttaşlarımızı, hiçbir ayırım yapmaksızın, din, mezhep ve ırk farkı gözetmeksizin kucaklamak, sevmek, insanca yaşama şartlarına kavuşturmaktır. Millet ve ülke bütünlüğümüzü bölücü, her türlü sınıfçı, mezhepçi ve ırkçı sistemlerin amansız düşmanıyız. Sınıfçı sosyalizme, kapitalizme, bunların birer sapması olan komünizme, faşizme ve nasyonel sosyalizme karşıyız. Başka milletlerin bir kültür ve tarih ürünü olan bu yabancı ideolojilerin Türk devlet felsefesinde yeri yoktur.

Faşizm, Nazizm ve Milliyetçiliğimiz

Türk Milliyetçiliği, Türk Milletine duyulan derin sevgi ve inançtan kuvvet alan bir duygu ve şuur halidir. Türk Milletinin hür ve bağımsız olarak yaşamasını, yükselmesi gaye edinen bir harekettir. Türk milliyetçiliği binlerce yıllık şanlı, şerefli bir tarihe sahip bulunan Türk Milletinin her türlü esaretten kurtulma ülküsünün adıdır. Biz Türk Milliyetçileri olarak milli gayelerimizi siyasi bir hareket haline getirmek üzere çabalara girişmiş bulunmaktayız. Türk Milletinin içinde bulunduğu düşkünlük halinin devamında yarar umanlar ve Türklüğün son bağımsız kalesi olan Türkiye’yi tarih sahnesinden silmek isteyenler, Türk Milliyetçiliğinin can düşmanıdır. Bunlar Türk Milliyetçiliğini kötülemek ve Türk Milliyetçiliğinin siyasi aksiyonu olarak ortaya çıkan Milliyetçi Hareketi baltalamak için ona çeşitli iftiralarla hücum etmektedirler. Türk Milliyetçileri aleyhinde bugüne kadar her çeşit iftira ve yalan söylenmiştir. Bu iddia ve ithamların birçoğu birbirine zıt olmakla beraber gerek Türk kamuoyunu ve gerek dünya kamuoyunu aldatmak için hepsi de ısrarla kullanılmıştır. Türkiye’yi Kızıl emperyalizmin kölesi haline getirmek için çalışan komünistler ise, Türk Milliyetçiliğinin amansız düşmanlarının ön safında gelmektedir.

Bunların Türkiye’de durmadan tekrarladıkları iki öcü vardır. Biri “nazizm” diğeri de “faşizm”, her fırsatta ayaklanırlar ”Faşizme karşı el ele “, yahut “ ırkçılar kafatasçılar memleketi bölüyor” diyerek yaygara koparırlar. Böylece kendileri, hümanizme (insaniyetçilik), demokrasiyi, eşitliği savunan kavramları korumak için çabalayan kişiler gibi gözükürler. Sol basın, sol’un kontrolündeki radyo, televizyon ve yalınkat aydınlar da koroya katılıp faşizme ve nazizme karşıyız diye ver yansın ederler. Böylece komünizm meşru ve mubah hale getirmek istenir.

Faşizm, İtalya’ya mahsus, kooperatif bir sistemdir, hem de Marksistlere karşı bir reaksiyon olarak eski bir Marksist tarafından kurulup yürütülmüş bir harekettir.

Nazizm ise, Avrupa milletleri arasında kökü hali eskilere dayanan “Ari ırkın üstünlüğü” ve “Antisemitizim” ilkelerini siyasi bir tatbikat haline getiren Hitlerin Cermen ruhuna uygun bir doktrindir.

Manevi görüş bakımından faşizm katolik, nazizm anti klerikaldır. Dine karşıdır. Bunlar zaaf ve kuvveti ile başka cemiyetlerin başka milletlerin düzenleridir. Faşizm XIX uncu yüzyıla kadar, Avusturya, Fransa, İspanya arasında veraset yoluyla el değiştirmiş, bir türlü devlet yapısına girememiş, bir milleti toparlamak ve istilacı bir karaktere kavuşturmak emeliyle düşünülmüş prensiplerdir.

Cermenler Avrupa’yı istila ettikleri günden beri başka milletler üzerinde hakimiyet kurmuş, onları hüküm altında tutmuş olmalarına rağmen, kendileri tek bir devlet ve merkezi bir otorite etrafında toplanma vasfına ancak XIX uncu yüzyıl sonlarında Bismark’ın dehası sayesinde erişen bir millettir.Tek devlette yaşamaya alıştırmak ve bunun için de dışta ve içte düşmanlar olduğunu propaganda ederek, milli tesanadü sağlamak için ortaya atılmış bir görüştür.

Naziler bütün iyi şeylerin Cermen ırkı tarafından yapıldığını, Cermenlerden gayrı ırkların veya karışmış ırkların kötü vasıfta olduğunu iddia ederler, dünyaya dağılmış yahudilerin dünyayı fesada verdiğine inanırlar ve dünyayı düzeltmek için de fesat menbaı saydıkları yahudileri imha etmeyi ve diğer aşağılık kavimleri Cermenlere köle yapmayı düşünürler.

Antisemitizm (yahudi düşmanlığı) bütün Avrupa’da ve Hıristiyan dünyasında yaygındır. İsa’nın “Allah’ın oğlu Allah” olduğuna inanan ve İsa’nın yahudiler tarafından gerilmesini en büyük günah sayan Hıristiyanlığın ruhunda, bu günahın suçlularını cezalandırmak ve İsa’nın intikamını almak inancı, 2000 senelik bir köke maliktir. Bu sebeple bütün Avrupa devletleri zaman zaman yahudi katliamları yapmış, kitle sürgünleri tertiplemiştir. Hitler ve Nazi erkânı, kendileri antiklerikal olmalarına rağmen, bu hissi, siyasi hareketlerinde manivela olarak kullanmışlardır.

Görülüyor ki, Nazizmin Cermen cemiyetinde, faşizm İtalyan cemiyetinde tarihi kökleri vardır ve bu kavimlerin sosyal-psikoloji ile uyuşmaktadır. Türk Milleti tek devlet fikir ve tatbikatına en erken erişmiş bir millettir. Millet ve milliyet şuuru, bölgecilik, aşiretçilik, mezhepçilik gibi meselelerin daima üstünde olmuştur. Hatta Türklerin, Asya, Avrupa ve Afrika’da imparatorluklar kurduğu çağlarda bile devlet yine de tek olarak kabul edilmiş, doğudaki ‘Karakurum Han’ bütün Türk âleminin büyük hakanı sayılmıştır. Fatih’in İstanbul’u fethini müteakip büyük hakanlık Batıya geçmiştir.

XVI. asırdaki İran seferleri Özbek Hanı Muhammet Saybak, Safevi Şahı İsmail ve Osmanlı padişahı Yavuz Selim arasında büyük hakanlık mücadelesinden ibarettir. Bazılarının iddia ettiği gibi ne şii-sünni çekişmesi vardır, ne de Fars-Türk rekabeti vardır. Şah İsmail’in en güçlü kumandanı olan Ustaşlı Oğlu Mehmet Han, Beğdili boyundan bir Sünni Türkmen’dir. Yavuz’un ordusundaki Yeniçeriler Bektaşi idiler. Hatta Yavuz Sultan Selim’in
Bektaşi olduğuna dair, kulağındaki tek küpeye dayanan rivayetler ileri sürülmüştür. Şaybak Han -Şah İsmail mücadelesinde Şah İsmail’in yanında yer alan Sultan Ahmet Tembel de bir Sünni emiridir. Üstelik Şah’ın ordusunda bir tek (Fars Neferi) yoktur. Bu kavgalarda ‘İran’ tabiri ancak bir zemin ve bir coğrafya ifade etmektedir.

Devlet mefhumu ve milliyet şuuru bu derece sağlam ve köklü bir milletin dış tehditler icat ederek birleşme duygusu uyandırmaya da ihtiyacı olmamıştır. Onun için Türk Milliyetçiliği saldırgan da değildir.

Türk Devletinin ilkesi ve Türk milletin ülküsü Cihan sulhu ve Nizam-ı Âlem temininde tecelli etmiştir.

Nizam, adalet ve barış ülküsü ile cihat eden bir millet şüphesiz başka kavim, din ve ırklara düşmanca da davranamazdı, onun içinde davranmamıştır.

Başbuğ Alparslan Türkeş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder